Bayram Dediğiniz / Candan Manyaslı

Bayram Dediğiniz / Candan Manyaslı

Bu haber 1381 kez okunmuş ve görüntülenmiştir.

Sabahın dördünde kalkar.

Köyün agresif, gür sesli, çilli horozu bile rüyasının tam ortasında henüz. Hangi tavuğu tavlayacak onu görüyor olmalı.

Ama bugün bayram!

İşte odaları dolaşıyor, buz gibi suyla abdest aldı, dudakları kımıl kımıl hareketli.

Henüz yaşım çok küçük, ama bu durumda kendimi güvende hissediyorum. Sabun kokulu çarşaflara sarılıp, anneanneme gelmenin keyfini yaşayarak tekrar uykuya dalıyorum.

Uyku öyle ağır basar ki kalkamam, hem zaten ellerime kına yaktığı için heyecandan çok geç dalmış olurum uykuya... Parmaklarımın o turuncu hali içimi coşkulu bir sevinçle doldurur. Bu bitkinin ellere yakılması halinde kazanılacak sevaba inanç tuhaf olsa da o yıllarda bunun hayalini kurmanın inanılmaz mutluluğu hâlâ zihnimde capcanlı. Çok değil sadece beş on yıl sonra renk seçeneği daha fazla olan ojeden yana kullanacaktım tercihimi ya neyse :))

İşte yine kalktı! Namazını kılarken duaların bazı yerlerinde hafif sesini yükseltir, bir şey mi demek istiyor acaba diye düşünürken ona olan kavuşmanın mutluluğuyla delik deşik olan uykum sabahın dokuzuna kadar aralıklı sürer gider..

Radyonun kocaman düğmesine dokunur bir el. Yetmişli yılların pek çalkantılı zamanlarını düzgün bir Türkçe ile tane tane okuyor güzel sesli bir spiker.

"Garson bira getir, garson rakı getir, yaşa çarliston" bilindik melodisiyle reklamlar, radyo tiyatrosu, uzun hava, çeşitli yöre türküleri art arda odalara yayılırken, büyüklerimizin neşeli konuşmaları radyonun durmadan değişen sesleriyle yarışıyor.

Arada dedem "susun" diye ikaz ediyor. Herkes bir süreliğine susup, ardından eski temposuna geri dönüveriyor.

O kocamaaan ahşap sofra kurulur. Bu nasıl bir telaş Allah'ım. O sofra eksiksiz olsun diye dört dönüyor anneannem. Nasıl da mutlu...

Elimize küçük şeyler tutuşturuyorlar, sofraya koyalım diye. İse yaramanın tuhaf sevinciyle oradan oraya koşturuyoruz ablam ve ben.

Arada sırları dökülmüş aynaya bakıyorum, parmaklarımın ucuyla hafifçe yükselerek. Bir yıl sonra geldiğimde buna gerek kalmayacak.

Annem o her zamanki asil duruşuyla, teyzem, eniştem, o zamanlar bekâr olan dayım, ablam...

Herkes birbirine sesleniyor...Bir kahvaltı telâşıdır ki.. O çayın bardaklara dökülürken çıkardığı müthiş sesi, içeriye vuran güneşle birlikte altın tanesi gibi parlayışı, koparılan ekmeğin çıkardığı ses, baş döndüren kokusu, mis gibi köy peyniri, zeytinyağı ile parlamış zeytin taneleri, memleket yemeği bal kabaklı börek, sapsarı petek bal, taze süt, taze yumurta.

Pırıl pırıl parlayan gülen yüzler. Herkesin yüzünde umut dolu, sevgi dolu sıcacık bakışlar...

Herkesin ayrı olduğu zamanlarda biriktirdiği anıları anlatmaya ihtiyacı var... Herkes bitmeyen sözcükleri sıralıyor art arda, sonu görünmeyen uçsuz bucaksız bir yol gibi.

Herkes gencecik... Onu yemem bunu yemem yok. Anneannem bile benim şimdiki yaşımdan üç dört yaş küçük.

Yenilen yemekler, içilen kahveler, ağırlanan misafirler, tatlı mı tatlı koşuşturmalar, arada yükselen kahkahalar...

Yetmişli yıllarda anneannemin ve dedemin bayram günü evlerinin renkleri, sesleri..

Ailenin en küçüğü olmam dolayısıyla ne söylesem kahkahalarla gülen kocaman büyük aile fertleri. Asil güvendeyim ve nasıl da mutlu.

Anneannemin o meşhur tatlısının kokusu yayılıyor mutfak bölümünden odalara. Anneannemin parmaklarına benzetiyorum şeklini, büzme tatlının. Günler öncesinden hazırlıyor çocuklarına. Tonlarca yesen dokunmaz. Tadına doymak mümkün değil.

Elâ gözlerinden süzülen parlak damlalar eşliğinde veda vakti geldiğinde her bir "kızanını" içine sokarcasına sarılarak yolcu ediyor. Annem, İstanbul’a, teyzem o anki görev yeri neresiyse oraya, dayım yatılı okuduğu okula, ablam ve ben de Bursa'ya babamızın yanına gitmek üzere ayrılırken hep aynı soruyu soruyorum kendime

Bayramlar neden bitiyor?

Yine mi hasret?

Küçük çocuklara hasret ağır geliyor.

Dedem gözlerime mavi mavi bakarken, anneannemin hazırladığı paketleri otobüse yerleştiriyor. Bilmiyorlar ki o yiyecekleri yerken ben hep acı çekiyorum. Süt, yumurta, fasulye, ceviz, köy ekmeği, peynir... İşte onlar Bursa’daki evimizde soframızda onun ikramları olarak hep bana onu hatırlatıyor. Bitmesin istiyorum o yiyecekler, bitince özlemim dayanılmaz oluyor.

Anneciğim, teyzeciğim anneanneciğim. Bayramın sevincini ve hüznünü küçücük yaşımda bile hissettiğimi bilseniz... Bayram hem kavuşmanın hem de ayrılmanın diğer adıdır bana göre. Yüksek sesle konuşmaların, uzadıkça uzayan kahkahaların, keskin kahve kokusunun, renk renk şekerlerin...Çeşit çeşit ses tonunun diğer adıdır bayram dediğiniz..

Candan Manyaslı

ETİKETLER :

ÖNERİLEN HABERLER

DEICMANN BANNER PEGASUS BANNER MG BANNER MC DONALD'S PENTİ İÇ GİYİM
POLİSAN CHAKRA ALIŞ GİDİŞ