EDEBİYAT AKADEMİSİ! Eski İstanbul’da Edebiyatçıların Uğrak Yeri Küllük Kahvesİ ve Emin Efendi Lokantası.

EDEBİYAT AKADEMİSİ! Eski İstanbul’da Edebiyatçıların Uğrak Yeri Küllük Kahvesİ ve Emin Efendi Lokantası.

Bu haber 2733 kez okunmuş ve görüntülenmiştir.

 

Öyle bir kahvehane düşünün ki; devrin tüm ileri gelen sanatkârları, edebiyatçıları, Sait Faik’ten Reşat Nuri’ye, Yahya Kemal’den Nâzım Hikmet’e burayı bir toplanma alanı bellesin.

 

Orada kültürden, sanattan, edebiyattan dem vursun. Orada sürdürsün edebi toplantılarının birçoğunu ve orada yeşersin yeni yazarlar, ustalarını dinleyerek. Merak da etmiyor değilim, günün birinde “Küllük Kahvesi’nde buluşalım” diyebileceğimiz gayri resmi bir edebiyat akademimiz olur mu bizim de? Evet, semtimiz Beyazıt.

 

Asırlardan bu yana her devrin siyasi, sosyal, kültürel yaşantılarına tanıklık eden Beyazıt Meydanı. Suriçi İstanbul’un gözbebeği kesimlerinden biri. Bölge halkının ahır olarak kullandıkları yapının 1884’te Beyazıt Umumi Kütüphanesi’ne dönüştürülmesi, civar bölgelerde sıklıkla akademisyenlerin oturması, Beyazıt Medresesi’nin Belediye Kütüphanesi’ne dönüştürülmesi sanatın kalbinin bir yanını da elbette burada attıracaktı. 1933 Atatürk'ün davetiyle Almanya' dan gelen profesörlerin burada oturması ve Emin Efendi lokantasından yemeklerini yemesi burasının genel kültürünü arttırmaktaydı. Mecanin-i Kütüpler Tüm bu gelişmeler özellikle “Mecanin-i Kütüp” yani “Kitap delisi” denilen kimselerin tüm günlerini buralarda geçirmelerine vesile olur.

 

Beyazıt ve özelinde Küllük Kahvesi, edebiyat toplantıları için bir potansiyel olmaya artık başlamıştır. Küllük Kahvesi Sanat ve edebiyatseverlerin, farklı meslek dallarındaki yazarların, her yaştan akademisyen ve hocanın uğrak mekânıdır. Önem kazandığı ve sükse yaptığı yıllarsa Cumhuriyetin ilanının sonrasıdır. Küllük, Beyazıt Camisi’ne bitişik ve yazları daha işlek olan bir kahvehanedir.

 

Küllük’ün hemen yanındaki meşhur Emin Efendi lokantası da kahvehaneyle birlikte anılması gereken bir mekân. Cumhuriyetin ilk yıllarında lokantalar, yalnız erkeklerin devam ettiği bir tür kulüptü. kadınlar lokantalarda az görülür, göründüklerinde de garip bakışlar arasında, göz hapsinde tutulurlardı. Bu durumun tek istisnası, Beyazıt’taki Emin Efendi Lokantası ile, Küllük Kahvesi’nin bahçesiydi. Üniversite öğrencileri, kızlı-erkekli buralara gelir, rahatça yemeklerini yer, kahvelerini içer ve tavlalarını oynarlardı. 1933 üniversite reformu'ndan sonra, Türkiye’ye getirilen yabancı hocaların büyük bir kısmının öğle yemeği için uğrak noktası, Emin Efendi Lokantasıydı.

 

Yurtlarından uzakta, yabancı bir ülkede, kendilerini dinleyen öğrencilerin hiç anlamadıkları bir dille ders vermek ve bunu zevkle, hatta heyecanla yapabilmek, gerçekten övgüyle karşılanacak bir işti. Yakışıklı pembe yanaklı, güler yüzlü Profesör Röpken’nin, genç bir sporcu gibi sınıfa girip kürsüye çıkıvermesi ve Almanya’da, Alman öğrencilere seslenirmişçesine gür bir sesle: “ meine damen und herrn, das capitalismus und das socialismus/bayanlar ve baylar, kapitalizm ve sosyalizm” diye derse başlaması, görülecek şeydi... Alman profesörlerin Emin efendi lokantasında yemek yemelerini seyretmek, konuşmalarına, hele kahkahalarına tanık olmak, başlı başına bir zevkti. Yemek sona erip de kahve içmek için bahçeye çıkılınca, bakardınız bir masada medeniyeci (Andreas Bertalan Schwarz) ile maliyeci Neumark, aralarına sosyolog Rustov’u (Alexander Rüstow) almışlar, hareketli bir konuşmaya dalmışlar. Öteki masada felsefe ve lojistik profesörü ünlü (Hans Reichenbach), deneysel psikoloji profesörü Wilhelm Peters , Don kişot üzerine dört ciltlik bir eserin yazarı olan romanoloji profesörü Leo Spitzer, latin edebiyatı kürsüsünü işgal eden (Erich Auerbach)’ın muzip muzip anlattıklarını dikkatle dinliyor ve kahkahalarla gülüyorlar.

 

" Ebulula Mardin, Sıddık Sami Onar, Bülent Davran, Ragıp Sarıca, Nihat Erim, Orhan Arsal, Sabri Esat Siyavuşgil, Şemsettin Günaltay, Hilmi Ziya Ülken, Mehmet Fuat Köprülü ve Türk entelijansiyanda ve siyasi hayatında kalıcı izler bırakmış nice önemli isimler Emin efendi lokantasının müdavimleri arasındaydı. Şöyle ki; edebiyatçılar, öğrenci ve öğretmenler, önce lokantada yemek yer, ardından Küllük’te çay, kahve içip edebiyat toplantıları, tartışmaları gerçekleştirirler. Küllük Kahvehanesi’nin kuruluş yılı tam olarak bilinmez; ancak yirminci yüzyılın başlarında açıldığı tahmin edilir. Özellikle baharla beraber yoğun trafik başlar, yaz aylarında zirveye çıkar. Kestane ve çınar ağaçlarının altına kurulan masalarla kahvehane sokağa taşarak bir şenlik havasına bürünür. “Küllük” adıyla ünlenen mekânın iki adı daha vardır: Akademi ve Muallimler Bahçesi. Müdavimleri kimler derseniz: Liste uzun...

DERLEYEN: Şermin Uysal

ETİKETLER :

ÖNERİLEN HABERLER

YAZARLAR

DEICMANN BANNER PEGASUS BANNER MG BANNER MC DONALD'S PENTİ İÇ GİYİM
POLİSAN CHAKRA ALIŞ GİDİŞ