Bayram Şekerleri / Buket Işıkdoğan Köse

Bayram Şekerleri / Buket Işıkdoğan Köse

Bu haber 5144 kez okunmuş ve görüntülenmiştir.

Bayram denildiği zaman, çocukluğumuzun gülümseyen yanı, yaşımız kaç olursa olsun yüzümüzde ki yerini alır. Belki de bu yüzden çocuk ve bayram hepimiz için bir bütünü oluşturmakta.


Yeni giysilerimiz, ayakkabılarımızla yatıp, ‘’acaba bayram harçlığı verecekler mi’’ heyecanıyla uyuyamadığımız gecelerin sabahı bayramlar çocukluğumuzun tükenmeyen tatları, şimdi bile andığımızda bizleri gülümseten anılar…
Bayram şekerleri Türk kültürünün bayramda vaz geçilmez bir geleneğidir. Bayramların bir parçası olan Bayram şekeri, bayramın tatlılığını ve sevincini paylaşmanın simgesidir, en güzel dileklerin mesajıdır. Ramazan’ın sona ermesiyle kutlanan Ramazan Bayramı’na Şeker Bayramı da denmesinin derin manası sevdiklerimiz, akrabalarımız, dostlarımız ve komşularımızla olan duygusal bağlarımızı güçlendirmesidir de.

Bayram şekeri, çocukluk anılarımızda da önemli bir yere sahiptir. Köye babaannemi ziyarete gittiğimizde kuzenlerimle şeker toplamaya çıkardık her bayram. Mendil içine konulan şekerlere bazen de konulan harçlıklar nasıl da kahkahalara boğar, sevindirirdi bizleri.
Yitirilmiş bayram maneviyatı, ‘’ah o eski bayramlar’’ sitemleri konularına değinmeyeceğim. Ben bayramı gülümseyerek karşılayalım, geçim sıkıntısını, bayram şekeri alabilecek miyim endişesini unutalım istiyorum.
Bu niyetle sizler için bayram fıkraları hazırladım.

***

Bektaşi bulgurunu kaynatıp kuruması için sermiş, bir yandan da dua etmiş.
Allah’ım bulgurlarım kurumadan yağmur yağdırma!
Bulgur tam kuruyacak yağmur başlamış. Bir hafta geçmiş, ineğini de ahırda ölü bulan Bektaşi, üst üste gelen kötü olayları kabullenmekte zorlanmış.
Ramazan ayının geldiğini fırsat bilen Bektaşi oruç tutmaya niyet etmiş iftara beş dakika kala sigarasını yakmış. Sigarasından içine çektiği dumanı büyük bir keyifle gökyüzüne üfleyerek:

Nasıl illet oluyorsun şimdi bana değil mi?

Diyerek kendi kendine söylenmeye devam etmiş: Ölen ineği de kurbana saymazsam şerefsizim.

***

Ramazan hilali görülmeyince oruç tutmanın caiz olmayacağını bilen bir tiryaki, hilali görmemek için evinin pencerelerini kapayıp perdeleri de sımsıkı örter: Geceleri mahalle kahvesine giderken de başını önüne eğermiş, nasılsa bir su birikintisi içinde hilalin aksini görünce ürkerek şöyle demiş:

Hey mübarek! Gözüme mi gireceksin, anladık işte ramazan başlamış!

**
Bir ramazan günü III. Mustafa’nın veziri Koca Ragıp Paşa’nın konağında yapılan sohbet esnasında Ragıp Paşa Şair Haşmet’e hitaben:

Senin de borcun var mı Haşmet?’ diye sorar ve ondan sonra şu cevabı alır:
Evet efendim, mahalle bakkalına bin kuruş, kasaba beş yüz kuruş…
Ragıp Paşa sorusunun anlaşılmadığını düşünerek şu açıklamayla birlikte tekrarladı sorusunu
:

‘Ben onu sormuyorum, oruç borcun var mı?’

Şair Haşmet bu soruyu şöyle cevaplamış: Paşam, oruç borcunu Allah sorar; sizin soracağınız kul borcudur.

***

Bektaşi’ye sorarlar: Baba erenler, ne zamanlar rakı içersin?

O da kelimeleri uzatarak cevap verir. Akşaaaaamdan akşaaaaaama

Bunun üzerine: Peki ne zaman namaz kılarsın? Dediklerinde ise, bu defa kelimelerini hızlı hızlı sıralayarak: Bayramdan bayrama, bayramdan bayrama! der.

***

Vaktiyle adamın birisi her şeyin en güzelini bir yana ayırır, “Hanım bunu Ramazan’a sakla” dermiş. Gel zaman git zaman Ramazan ayı gelmiş, güzel güzel yemekler pişmeye, iftar sofraları dolup taşmaya başlamış.
Günlerden bir gün kapıya bir dilenci gelmiş ve Allah için bir yardım istemiş. Kadın:
“Adın ne senin?” demiş.

“Ramazan”
“Ramazan mı? Dur öyle ise…”

Evde ne kadar ayrılmış güzel yiyecek, içecekler varsa kaplara doldurmuş.
“Al git bunları, bizim bey sana saklıyordu” demiş.

Daha güzel günler göreceğimiz umuduyla mutlu BAYRAMLAR diliyorum…

Buket Işıkdoğan Köse

ETİKETLER :

ÖNERİLEN HABERLER

DEICMANN BANNER PEGASUS BANNER MG BANNER MC DONALD'S PENTİ İÇ GİYİM
POLİSAN CHAKRA ALIŞ GİDİŞ